17 Kasım 2008 Pazartesi

VERDA STELO

Orduevi'nde askerlik yaptigim yillarda herhalde kazara cantamda kalmis TSK demirbasi yesil beyaz ciltli ol kitaba gore dunyanin en eski uluslararasi yapma dilini 1580 yilinda Mehmet Muhittin adinda bir Edirneli icad ediyor, Babil'den esinlenerek bu dile Balibilen adini veriyor. Tutmuyor tabii. Niye tabii dedim, bilmiyorum, refleks belki. Almanlarin Volapük denemesi de kisa omurlu olmus ona bakarsan.

Aralarinda Alman filizofu Leibniz'in 1666 tarihli ol calismasinin da yer aldigi bir dolu basarisiz denemeden sonra 1887 yilinda Polonyali Musevi Goz Doktoru Zamenhof'un yarattigi dil sistematigi Esperanto (Umutlu) adi altinda kok saliyor. Bu dilin sembolu olarak "verda stelo"yu yani yesil yildizi secen Doktor Esperanto bir dilin tutmasi icin en onemli unsurdan, yani halktan yoksun olmanin acigini, istisnasizlastirma (yani her durum icin sadece bir kural olsun) stratejisiyle asmaya calisiyor. Asti mi peki diyeceksiniz, soyle soyliym, aranizda Esperanto konusan var mi?

Ancak yine de ovguye deger bir ugrastir kanimca. Bu kaniya sahip olmakla yetinmeyip Esperanto ogrenen bir dolu (hasta - pozitif anlamda) insan var dunyada. Ben de bir keresinde Kaliforniya' da bir universiteye yazmistim, sagolsunlar ilk dersi postayla bedava gondermislerdi, gerisi icin para istediler, posta masrafi degil tabii kasit. Yine de rahmetle anarim.

Nedir peki bu dilin kemigi? Sudur: isimler: -o, zarflar: -e, sifatlar: -a, fiiller: -i eki ile biter, cogul -j sonekiyle yapilir. Istisna yok diyor. Harf-i tarif (Artikolo) bir diyor, o da LA. Venigu kuraciston dersem doktor getir, venigu la kuraciston dersem doktorU getir, oluyor. Bu.

Hos bir detay: alfabe okunurken sessiz harfler -o sesiyle seslendiriliyor, yani ornegin k, l, m, n, o, p, r, s harfleri ko, lo, mo, no, o, po, ro, so seklinde telaffuz ediliyor. Aranizdan bazilarinin bu noktada sirittigini sezinler gibiyim ve kim olduklarini da bilir gibiyim.

Olur da bir gun elinize bu dilde yazilmis bir mecmua gecer de konu komsuya rezil olmayalim seher vakti derseniz diye notumu duseyim: butun vurgular hep sondan onceki kelimede, Avrupa dillerinin bircogundaki gibi. Bizdeyse genelde son hecededir, dikkat buyuralim, bilincsizce toprak olmayalim.

Esperanto ogrenmek isteyenler bunu kitaplardan ogrenecekler. Yok ben cok orjinal bir kisiyim diyorsan sunu da not ediver Edward (ay altima edecem simdi): San Marino'daki Akademio Internacia de la Sciencoj universitesi Esperanto'yu resmi ders dili olarak gundemine alan dunyadaki tek akademi. San Marino, Italya'nin beri tarafinda biliyorsun. Turkiye'de de bir donem Aydin civarinda orgutlulermis ama son durumu bilemem. Neden Aydin deme.

Takdimimize son vermeden elbette birkac kelam edecegiz Esperanto dilinde. Fakat bire bir tercume olarak almamanizi rica edecegim, hatta cok rica edecegim: Bonan vesperon (iyi aksamlar emmoglu), dankon (sagol canim), Saluton (merhaba cigerim), Mia nomo estas Hayrullaho (Ismim Hayrullah'tir beyim, buyur diyecegini), Kiel vi fartas (Nasil gidiyor kirvem?), Ne tre bone (Icguveysinden hallice), Mi amas vin (Seviyorum ulan seni, hi?).

Magazin basini icin de notumuzu duselim: Dunyada Esperanto'yu ana dili olarak konusan (yani bebeklikten itibaren birinci dil olarak ogrenen) 2000 civarinda vatandas arasinda tanidik bir isim de var: George Soros.

Siyasi mekanizmalara bile yansimis bir dil: Ayetullah Humeyni Ingilizce'ye alternatif olsun diye butun dunya muslumanlarina Esperanto'yu ogrenme ve yaymayi fetva verdikten sonra bir de bakmis ki ulkesindeki Bahailer bu dile zaten uzun zamandir ozel bir ilgi duyuyorlar, hemen yasaklamis. Iran bir kultur deryasi, tarihsel acidan seyedersek. Fakat bu haber balonsa fena gaza geldik demektir. Kahrolsun asparagas diye haykiririm o vakit.

Astoria Krali Serkano

Hiç yorum yok: