
(photo: cenneti beklerken, derviş zaim)
Türk edebiyatında benim bilebildiğim kadarıyla türünün tek örneği. Türkçenin eski ve günümüzdeki halini ustalıkla harmanlamasını n yanı sıra, bilinmeyen ya da bilinip de unutulmuş deyim ve terimleri adeta bunların kullanıldığı zamanlarda yaşıyormuşcasına, sırıtmalarına müsaade etmeden kullanabilen, yerelden evrensele giden yolu Gabriel Garcia Marquez’e taş çıkartırcasına işleyerek kateden müstesna yazar.
1960 Yozgat doğumlu İhsan Oktay Anar halihazırda Ege Üniversitesinde Yardımcı Doçent olarak görev yapmakta, ancak edebiyatçılıktaki sivrilişi akademisyenliğ inin çok ötesine geçmiş durumda. Her kitabını ilginin kelime anlamına sığmayacak şekilde, farklı duygularla okutabilen, bu yönüyle okuyucuya hem masal dinliyormuş hem de belgesel izliyormuş hissini şırıngalayan kitaplarının ise sırasıyla: Puslu Kıtalar Atlası (1995), Kitab-ül Hiyel (1996), Efrasıyab’ın Hikayeleri (1997), Amat (2005), Suskunlar (2007) olduğunu belirtelim.
Zaman, olay ve karakter geçişlerini hiç üşenmeden etraflıca işleyen ve bunların her birini çok ilgi çekici konulara dönüştürebilen yazar, kimi zaman çok net tarih vermese de kitaplarında hep 16. ve 17. yüzyılın İstanbul’undan kesitler sunuyor. Ama bunu öyle bir yapıyor ki, Anar’ın zaman makinesini icat etmiş olabileceğinden ve sık sık o tarihlere giderek, o dönemin İstanbul’unda ikamet etmeyi tercih ettiğinden şüpheye düşüyorsunuz.
Anar’ın kitaplarında en göze çarpan öğelerden biri de, anlatılan konunun çok iyi araştırılmış ve sunulmuş olduğu izlenimini vermesi. Son derece spesifik konular da olsa bunların yazar tarafından nasıl bu kadar iyi bilindiğine veya ne kadar iyi araştırıldığına, yer yer şaşırıyorsunuz. Özellikle Suskunlar’ı okurken birçok kez gözlerimin faltaşı gibi açıldığını ve bu yüzden kendime hayret ettiğimi söylemeliyim. İlk kitabından son kitabına doğru gidildikçe, eleştirilecek birtakım yönlerini asgariye düşürdüğünü gözlemlediğim için, kitaplarının tenkit edebileceğim birtakım unsurlarını burada zikretmeye gerek duymuyorum ve Suskunlar ile yazarın kendi zirvesine ulaştığını düşünüyorum. Kendine yakışacak sosyal ve felsefi derinliği de müteakip kitaplarında yakalayabileceğ inden eminim. Bunun işaretlerini Suskunlar’da veriyor çünkü.
4
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder