2 Temmuz 2008 Çarşamba

Le Prisonnier


60'li yillarda Ingiltere'de ortaya cikan, tum zamanlarin en fantastik dizisi. Yaratim ve basrolde Patrick McGoohan cikiyor karsimiza. 1928 dogumlu McGoohan halen hayatta ve mesela Braveheart filminde "Iskocya'nin sorunu Iskoc kaynamasi" diyen, filmin sonunda oksurerek geberen Ingiltere krali rolunu basariyla canlandirmis, hedeflenen tiksintiyi uyandirmisti. Cunku o bir aktor. Ne kadar mi aktor? Bond rolunu reddedecek kadar. Evet, dunyanin civisinin ciktigi 60'li yillarda Bond rolunu fazla maco bularak reddeden McGoohan ilerde bu kararindan pisman olmus muydu? Pek sanmiyorum.

17 bolumluk bu dizinin konusu, Ingiliz gizli servisinden istifa ettikten sonra bayiltilarak, bir acik hava hapishanesi gorevi goren fantastik bir koye ("Village") birakilan ilkeli bir ajanin bu mekandan kacma cabalari. Village, icinde yasayanlarin bir kisminin tutsak, cogunlugununsa gardiyan oldugu, ancak herkesin bir numarayla anildigi, nerede oldugu belirsiz bir kabus ortami. Nitekim bizim ajana 6 numara oldugu soylenir. 2 numaraya kadar herkes alenidir, 1 numaranin kimligi ve bu orgutun kimin tarafinda oldugu belirsizdir. Kahramanimizdan istenen bilgi, istifa sebebidir, ancak o kendini desifre etmeyen bir kaynaga bunu aciklamayi reddeder. 17 bolum boyunca turlu hayinliklerle, ki buna beyin yikama dahildir, sirri ortaya cikarmaya cabalarlar ama bizimkinin inadi inat. Ajan kiymetlidir, o yuzden asiri fiziki / mental siddet uygulamaktan kacinilir. Sonucta orgut coker.

Dizide fantastik unsurlarin haddi hesabi yoktur. Bunlarin icinde kablosuz telefon gibi, o zamanlar yok deve denen, ancak bugun herkesin sahip oldugu bir unsurun yaninda, insanlarin koyden kacmasini engelleyen insan yutan buyuk beyaz balon gibi seytanin aklina gelmeyecek bir icat da vardir. Bu icadin adi Rover'dir. Rover, aslinda bir meteoroloji balonu. Koyden biri kacmak isteyince denizin dibinde bir Rover atesleniyor, bu Rover kacagin ustune giderek onu icine aliyor ve bayiltiyor. Sanirim ayildiktan sonra bas agrisi da yapiyor. Ayrica ornegin dizinin 3 bolumu Alman tv'sinde yayinlanmiyor, cunku beyin yikama, halusinojenik ilaclar, ruya kontrolu, kimlik hirsizligi vb. konular genel adabi sarsici nitelikte goruluyor.

Dizinin tamamini modern cagin ve insani zaaflarin bir elestirisi olarak gormek mumkun. Demokrasinin ornegin ne berbat sonuclara yol actigini da bir bolumde gorebiliyoruz. Koyden kacisin imkansizligiyla vurgulanan mesaj sudur: Ozgurluk bir mittir, hikayedir. Dizi bu bakimdan ornegin bizim Anadolu'daki "Murat yalan, olum gercek" teziyle paralellik sergiliyor.

Prisoner yayinlandigi donemde o kadar ilgi cekmis ki, dizinin sonunu merak eden izleyiciler diziyi yayinlayan ITV kanali uzerinden yapimciya baski yapmislar, hatta dizi istedikleri gibi kahramanca bir edayla bitmeyince McGoohan'a Ingiltere'yi terketmesi mesajini veren telefonlar acmislar. Olum tehdidi bile almis adamcagiz. Isin tatli yani, bu baskilar olusurken dizinin sonu belli degilmis, yani McGoohan inadina anti-Hollywood bitirmis diziyi. Ayni 6 numaranin inadi gibi. Kahramaniniza cakiym, demis. Ver o mubarek elini opeyim demez misin Kaliforniya' da yolda gorsen?

Dizide basta 2 numara olmak uzere bircok oyuncu bolumden bolume degisiyor, ancak bizim 6 numara ile birlikte her bolumde yer alan muthis tiplemeler var. Bunlarin basinda "usak" Angelo Muscat geliyor. "Usak" 17 bolumde tek kelime etmeyen tek sahis. Boyu da 1.30. Allah rahmet eylesin, genc olmus.

Dizinin muhtesem bir jenerigi ve jenerik muzigi var. Bunun yaninda Iron Maiden da diziden etkilenerek 2 sarki yapmis: The Number of the Beast albumunden "The Prisoner" sarkisi ile Powerslave albumunden "Back in the Village". Her ikisi icin McGoohan'dan sahsi izin alinmis tabii.

Bugun The Prisoner'in anisini senin benim yanimizda 1977 yilinda kurulan bir diger adi Six of One olan Prisoner Appreciation Society adli bir fan klubu yasatiyor. Boyle bir dizi cevrilmedi, bir daha da cevrilemez. Inek Saban filminin efsanevi mafyamsi klup baskani rolundeki Dincer Cekmez'in tabiriyle: "O kadarrrr"...

SerkanT

Hiç yorum yok: