9 Ocak 2015 Cuma

Orta Çağ’da bir sevgi kapısı

Bugünkü konuğumuz, avluların aydınlanmaya, daha önemlisi gönüllerin yavaştan ışıklanmaya başladığı bir dönemin güneşlerinden biri: dimağını rahmetle andığımız canım Albrecht Dürer.

1471 yılında, dönemin kültür kalesi Nürnberg’de doğan Dürer, Macaristan göçmeni bir kuyumcu ustasının oğludur. Tarihte eserlerini monogramla imzalayan ilk ressam olan Dürer’in monogramında isminin baş harflerinin bir kapıyı andırması, baba mesleğinin kapıcılık olmasından değil, Macaristan’ın „Ajto=Kapı“ köyünden göç etmiş olmalarındandır.

Ekmeğini önce baba mesleğinden çıkaran Albrecht zamanla görseldeki müthiş yeteneğine teslim olup kendini resim sanatına kaptırır. Her türlü malzemeye sevgi ile yaklaşan Dürer bakır oymacılığında “Şövalye, Ölüm ve Şeytan”, tahta baskıdaysa “Mahşerin Dört Atlısı” adlı eseriyle sanatının doruklarına çıkar. Bırakın kendi zamanını, ondan beş yy. sonra gergedan resmi yapan kaç isim sayabilirsiniz?

Allah var, Dürer güzel bir yaşam sürer. Değeri henüz yaşarken takdir edilen, kendisinden yetki, olanak, para eksik edilmeyen ender sanatçılardandır. Yaşadığı şehirde, hatta başka ülkelerde saygı görür, kapılar ona hep açılır. Bunu hak eden bir tabiatı da vardır nitekim.

Albrecht Dürer içindeki çocuğu hep yaşatan, anne-babasına saygıda kusur etmeyen, dünyayı gezmeyi çok seven ama babasının bir mektubuyla her şeyi bırakıp yine baba kucağına dönen şeker bir insandır zira. Yaşarken biriktirdiği dünya malı, ölümünden sonra vasiyeti üzerine karısı ve hayatta kalan kardeşleri arasında paylaştırılır. İnsanı sever, kollar.

Ressamlığın yanında matematikçiliği, mühendisliği, heykeltıraşlığı, şairliği ve başka alanlardaki ustalığıyla anılan bu çalışkan ve dahi çocuk, babacığı öldüğünde ardından şiirleri yazar da yazar. Heyhat, giden geri gelmiyor işte.

17 kardeşinin 15’i doğarken/çocukken ölen ressamın kendisi o dönem için hiç de fena olmayan bir ömür sürer, 57 yaşında muhtemelen sıtmadan ölür. Ölmeden önce kendi vücudunun portresini yapıp, koyu sarı resmettiği dalağının altına, işte buram acıyor, yazar.

Karısından çocuğu olmayan Dürer, öykülere hayat veren çizgileriyle birçok uzmanın gözünde resimli romanın babasıdır.

Dresden Galerisi’ndeki “Çarmıha Gerili İsa” konulu olağanüstü detaylı resmi 3x2 cm boyutlarındadır. 3’e 2 santim boyutlu resim yapan birinin kötü kalpli olmasına zaten ben ihtimal veremiyorum.

Kağıdın, bakırın, tahtanın üzerine fevkalade güzel izler bırakan Albrecht’in ardından söyleyecek son bir sözümüz olsun: remember the titans…

Sütcül Barbas

Hiç yorum yok: