13 Kasım 2007 Salı

YÜKSEK SECIYELI MUHAFIZLAR


Hayatı biliyoruz da ölüm nasıl aceba, yıllardır şuna hayret ederim ki herkes yaşamak istiyor, hiç kimse ölmek istemiyor ve bu bana hayretler veriyor, biri de çıksın ve tercihimi ölmekten yana kullanmak istiyorum desin, fikir zenginliği, görüş çeşitliliği olsun, ama öyle mi, herkes tek tip, herkes kırk dereden su getiriyor yaşamak için, bu çok ilginç… “Ya intiharı seçenler” demeyin, bahsedilen şey o değil, bir bunalım eseri olarak veya hayattan bıkarak veya başına kötü şeyler geldiği için ölmek isteyenleri kastetmiyorum, benim kastettiğim normal bir insan nasıl yaşamak isterse ölmek de isteyebilmeli, ama hiç böyle biri yok, tanrı bize seçenek sunmamış, normları o belirlemiş ve dolayısıyla normal denilen şey de bu belirlenmişlikten türemiş. Normal ve sağlıklı bir bilincin eseri olarak ölmek isteyen yok, “yaşamak iyi bişey güzel bişey ama ben tercihimi ölmekten yana kullanıyorum” diyen yok, ölmek isteyenlerin hepsi yaşamı bir şekilde kötü bularak ölmek istiyorlar, kimisi para için, aşırı borçlandığı için, kimisi namus için, bunalım sonucu ruhsal bozukluklarını aşamadığı için vs vs vs ölmek istiyor. Kimse normal ve son derece iradi bir tercihin sonucu olarak ölmek istemiyor. Ya ölümün üstüne giden, öleceğini bile bile son derece iradi ve mutluluk dolu bir ruh haliyle ölmek isteyen Islam şehitleri, devrim şehitleri, tarihsel kahramanlar? Onların durumu da farklı değil, onlar dava için ölüyor, onların da sorunu var, düzenle sistemle ilgili sorunları var, onlar sorun giderilsin diye kendilerini feda ediyorlar, ölümü tercih ettikleri için ölmüyorlar, yine yaşamsal bir dayanağa esaret halindeler ve bu esaretin sonucu olarak ölmek istiyorlar, tek farkları daha inançlı ve daha cesaretli olmaları, öfkeli adamlar onlar, öfkeleri onları herkesten cesur yapıyor, velhasılı kastettiğim bunlar da değil. Bu yaşama sevdası öyle bişey ki, adam ölünce tanrısına tanrısal bilince veya sonsuz saadete ulaşacağını biliyor ama yine de ölmek istemiyor. Halbuki düşünüyorum, yaşam sadece bir tercih olabilirdi, ama tanrı bizi yaratırken böyle bir tercih tanımamış, sadece bize değil diğer tüm canlılara, dolayısıyla belki de irade denilen şey aslında hakkaten cüzi irade, tanrınınki ise külli…tanrı demiş ki: kurallar şunlardır hadi buyur yaşa, yani benim çizdiğim çerçevenin dışında düşünmek aklına bile gelmeyecek, senin iradenin sınırı budur işte, sen acizsin ve benim çizdiğim dairenin içinde debeleneceksin ve bunun adına da yaşamak diyeceksin ve hatta bundan zevk alacaksın, benim tarafımdan başlıklar halinde oluşturulmuş ve çizilmiş kategorilerin içerisinde debelenme dışında bir seçeneğin yok. Işte kategorileri çizen külle irade kategorilerin içinde çırpınan, debelenen de cüzi irade… Ve hatta öyle tahmin ediyorum ki bizim veya diğer hayvanatın cüzi iradesi bile yoktur. Bunu henüz keşfetmiş değilim ama determinizme göre benim masamın üstüne konmuş olan bir sineğin havalanması Çindeki bir ağacın yaprağının kımıldamasıyla ilişkili olma potansiyelini içinde taşıyorsa bizim cüzi irademiz bile yoktur, tanrı ince bir usta gibi en küçük atomaltı parçacıklarına kadar sistemi kurmuş ve biz sadece bu işin figuranıyız, yani biz sadece sanalız, bilgisayar oyununun içindeki sanal karakterler gibi, yani biz yokuz, yani cüzi irade bile yok, yani biz yokuz ve tek bişey var, o da toplam bilinç, global sistem. Bunun dışında hiçbir şey yok. God is all and all is god. Ama hayat zevkli, arabaya bin sürat yap, bol bol seviş, acayip güzel yemekler ye, rakını iç, seyahat et, yeni şeyler keşfet, sevdiklerinle bir arada ol, dostlarınla doyulmaz sohbetler yap, çok para kazan muktedir ol, birilerine aşık ol, insanlara hayranlık uyandır seni takdir etsinler keyiflen, ödül versinler onurlan, hayat çok güzel ya, ama tek seçenek mi… Binbir çeşit haz var keyif var, neredeyse intihar eden adamın bile hayatsal bir haz uğruna intihar ettiğine inanmaya çok yakınım. Ama mesele intihar değil, mesele bir seçenek olarak ölümü de gündemine almak, fb gs taraftarlığı gibi, tamamen hür iradenle, Tanrı bize demiş ki “ yaşayacaksın”, ve bunu saç kılımıza kadar bütün organlarımıza adeta bilinç vererek ayrı ayrı işlemiş, bunu değiştiremiyoruz, tanrı bize demiş ki: “yaşayacaksın” Peki ya yaşamak istemezsem, yok öyle, ya da: tamam yaşamak istemeyebilirsin ama bu talebini temellendiren şey ve bu talebine giderkenki çıkış noktan yine yaşamaya dair mülahazalar olacak. Işbu yazımızın ana fikri dikkate alındığında, ortaya konulan sorunun cevabı belki de tanrısal bir cevaptır ve bu cevabı asla bilemeyeceğiz, ama sormak bile bişey değil mi, yoksa sormak kendini tanrıyla eş koşmaya mı denk. Ama hani ben de dahil all is god’dı… 3

Hiç yorum yok: