17 Şubat 2017 Cuma

Tüfek Omza


31 Mart Vakası'nda Ali Kabuli Bey'in linç edilişine şahit oldu Nurettin Peker. Hareket Ordusu isyancılarla çarpışırken, Resneli Niyazi'ye limonata ikram etti. Küçük Zabit Mektebi'nden mezun olur olmaz Balkan Savaşı'na katıldı. Hemen ardından da, Çanakkale Savaşları'na. Ağır yaralı olarak geri gönderildi. İyileşince de Irak Cephesi'ne gitti. İngilizlere esir düştü. 'Kemalist' olduğu gerekçesiyle Irak'tan Hindistan'daki esir kampına sürüldü.

Esaretten işgal altındaki İstanbul'a döndü. İlk fırsatta Anadolu'ya geçip Kurtuluş Savaşı'na katıldı. Sakarya Savaşı'nda tekrar yaralandı. İnebolu'da, Adana'da, Halep'te ve sınır bölgelerinde görev yaptı. Adana ve İnebolu gezilerinde Gazi'nin güvenliğini sağladı. Kurtuluş'tan sonra askerliği bırakıp yeni kurulan devlete sivil memur olarak hizmet etmeye devam etti. Görevi gereği İkinci Dünya Savaşı'nda Karadeniz kıyılarına inen Alman savaş pilotlarıyla ilk teması o kurdu.

Bir kaza neticesinde Karadeniz kıyılarına çıkmak zorunda kalan Sovyet donanmasından denizcilerle üç ay geçirdi. Sürgündeki Said-i Nursi'yle sık sık görüştü. Muharip Gazi Nurettin Peker'in anıları, yakın tarihin hemen hemen tüm önemli olaylarıyla kesişiyor. İstisnai bir yaşamın derslerle dolu, roman tadında bir dökümü Tüfek Omza...

Şahsen tanımakla müşerref olduğum aynı zamanda Eniştemiz olan Nurettin Pekeri rahmetle anıyor, yıllardır yalan yanlış yazılan tarihe bir ışık olur ümidi ile bu kitabı okumanızı tavsiye ediyorum.

Fakir Evren

Verdim Gitti


Verdim canımı gitti...

Nerde bir topluluk görürsen, tellal,
hiç durma, bağır:
Kaçan bir kul gördünüz mü ey insanlar, de,
tertemiz kokan bir kul gördünüz mü,
ay parçası bir yüzü var,
baştanbaşa fitne.

Savaş vakti tez gider, de , tellal,
barış vakti uysal olur, de.

Nerde bir topluluk görürsen, tellal,
hiç durma, bağır:
İnce boylu, güler yüzlü, tatlı sözlü,
tez canlı, çevik bir kul gördünüz mü?
Sırtında bir al kaftan taşıyor.

Kucağında bir rebap, elinde bir yay var, de , tellal,
Çaldığı hep güzel, hep sıcak havalar, de.

Nerede bir topluluk görürsen, tellal,
hiç durma, bağır:
Onun bağından bir meyva devşiren var mı ey insanlar, de,
onun gül bahçesinden bir demet gül deren var mı?

İş ki çıksın bir habercik getirsin biri ondan bana, tellal
çıksın biri ondan bana bir şeyler desin iş ki,
söyle, verdim canımı ona gitti, telal,
verdim ona gitti.

Mevlana Celaleddin Rumi

İçinizden biri var ki a dostlar, ben ne zaman bu şiiri okusam, duysam, hatırlasam… Onu düşünürüm. Düşünürdüm… Şimdi onun kurduğu bu güzide alanda bu şiir de burada dursun işte. Ki verdim canımı size dostlar. Verdim,
gitti.

Fakir Evren

16 Şubat 2017 Perşembe

Evrensi


Tüm yazılanları bir solukta okuyunca ne kadar özlediğimi daha bir hissettim sanki gözyaşım azmış gibi. Daha çok yazmalıyız… sürekli tekrarladım bu cümleyi.  Daha çok… Ben öncelikle geçen bu zaman içinde yaşadığım en güzel olayı paylaşmak istiyorum a dostlar. Bir kızım oldu. Adı Melek. Bilenler bilir bizim bir çocuğumuz olmadı. Sebebi belli olmayan düşük dedi TIP! Yıllar, denemeler, doktorlar, hastaneler, paralar, çokça acılar yaşattı bize bu süreç Nihayetinde evlat edinmeye karar verdik.

Eşim bir gruba üye olmuş. Evlat edinen çiftler oraya hislerini yazıyor bana da yaz dediler. Yazdım. Şimdi sizlerle bu yazımı paylaşmak istiyorum canlar. “Anlatmak isterim tabi TC Müjde Ersin Ancak bu yaşadıklarımı anlatmak için kelimeler yetmez. Hele yazı dili ile bu nasıl anlatılır gerçekten bilemiyorum. Burada çok güzel bir söz okudum; "beden doğurur, yürek büyütür".

Çocuk ile ilgili kısmı anlatmak için sadece bu söz bile yeterli. Ancak önemli olan çocuktan sonrası değil, çocuktan öncesi. Sadece üreme amacı ile bir araya gelmemiş, birbirleri ile öncelikle en iyi arkadaş olmayı başaran ve birbirleri ile zaman geçirmekten keyif alan hayat arkadaşlarından Erkek olan, özellikle de çocuğu olabiliyorken, eşinden kaynaklanan ve maalesef tıp ilminin değil çare bulmak teşhis bile koyamadığı bir derde duçar olur ise sanırım bu süreç (çocuktan öncesi) daha bir zor oluyor. O an geldiğinde karar vermen gereken şey çocuk ile ilgili değil. Hayat arkadaşın ile ilgili.

Kendine ilk sorduğun soru "ben bu yolu eşimle yürümeye devam etmek istiyor muyum?". Eğer bu soruya cevabın bir erkek olarak evet ise asla zor diye bir şey yok. Sadece zaman, sabır ve beklemek var. Zira doğru eşi bulduğunu biliyorsan aşılmayacak zor yoktur. Birlikte alınan o muhteşem karardan sonra zaman geçip o küçük mucize ile tanıştığımda dahi, aynı normal bir doğum sonrası Babasının hissizliği kadar hissizdim. Zira Babalar yaratılış gereği çocukları onlara "Baba" demeden zaten Baba olamıyorlar. Hele o hastayken başında beklemediyse, altını temizlemediyse, elleri ile beslemediyse, yıkamadıysa, onunla oyunlar oynamadıysa çocuk Baba da dese, o makamı o adamın doldurması nerede ise imkânsız. O küçük mucize ile göz göze geldiğin her an, onu koklayıp evlat kokusunu içine çektiğin her dem insan olana bir şeyler anlatır elbet. Ancak emek vermediysen, Baba değil abi dahi olamazsın.

Şimdi olduğum yerden geriye doğru baktığımda ne maddi manevi kayıplarımızı ne de kurumla yaşadıklarımızı hatırlıyorum. Şu an benim için sadece o güzeller güzeli Melek var. Onun sabahları uyandığında kucağımdaki gülüşü, gece kucağımda uyurken kolumdan yüreğime hissettiğim nefesi var. Hayat arkadaşımla birlikte kurduğumuz küçücük dünyamızın hazineler ile dolup taşması var. İçimde taşıdığım tek pişmanlık, keşke 5 sene önce bu kararı alıp Meleğimi kucaklasaymışım. Senin “ama o zaman Melek olmazdı” dediğini duyuyorum. Ne fark eder sevgili; o zaman da başka bir Melek olacaktı. Hem belki bu Melek de birlikte 

Hem kocaman yürekli Aşk’ım hem de o yürekten doğan Meleğim için binlerce kez şükürler olsun. 

Pür Cefa Evren