
Iyi de klasik deyince, ne giriyor icine, eskiden yazilanin hepsi klasik mi oluyor? Iste Ziya, bu sorunun cevabini bugun bir nebze vermeye calisacagiz.
Fyodor Mihaylovic Dostoyevski Moskova'nin insanliga hediye ettigi en buyuk deger olabilir. Yirmili yaslarinda yazdiklariyla toplumun karsisina cikan, ancak ilk eserleri ile umdugunu bulamayan yazar bir gun siyasi sebeplerle hapse duser, daha dev olmamisken kursuna dizilmeye mahkum olur. Sansina, veya sansimiza diyelim, cezasi Sibirya'da surgune cevrilir. Sayili gun dedigin gecermis. Donunce yine yazmaya baslayan Dostoyevski'nin eserleri giderek kitleleri buyuler. Ornek insan degildir, kumar tutkunudur falan ama yazma sanatindaki ustaligi o kadar saygi uyandirir ki, cenazesinde o tarihe gore muazzam sayida insan, 30 bin kisi tabutunun arkasindan yurur.
Ben Suc ve Ceza'yi okumaya calistim, okuyamadim. Belki cevirisi cok kotu oldugu icin. Dostoyevski'ye kusmeyeyim deyip sonra Karamazof Kardesler'i aldim elime. Cok begendim. Yani yabanci yazarlar hakkindaki hukumlerimiz onemli oranda cevirmen kalitesiyle ilintili olabilir. Lutfen atlamayalim bunu ve yabanci yazarlarin mumkunse en az iki eserine firsat taniyalim. Bu vesileyle ben ibreyi, az okunduguna inandigim, Dostoyevski'nin ilk, yani basarisiz bilindigi, surgun oncesi doneminden bir oykuye cevirmek isterim.
Baskasinin Karisi adli bu oykunun beni hayretler icinde birakan yani su: Bu kadar hizli ilerleyen bir cagda, doyumsuzlugun tavan yaptigi, hic bir seyin bizi kesmedigi bir duzenekte, nasil olur da 1848'de yazilan bir oyku bu kadar komik gelebilir, her satiriyla beni puskurtebilir? Bu tuketim hizi nasil olur da bazi eserleri iskalar, sorusunun cevabi iste: Klasik...
Kiskancligin insani ne hale dusurebilecegini isleyen bu eser aslinda iki bolumden olusur. Ikinci kisim "Yatagin altinda bir koca" diye de anilir. Oykumuz, sokakta iki yabanci arasinda bodoslamadan baslayan bir diyalogla acilir. Orta yasli olan genc olanindan bir konuda bir ricada bulunacaktir:
- Elimden gelirse... Eee, ne istiyorsunuz?
- Siz, belki de para istedigimi saniyorsunuz.
- Aman efendim, rica ederim...
- Hayir, sizi rahatsiz ettigimi biliyorum. Bagislayin, n'olur. Kendimden nefret ediyorum; beni bunalimli bir ruh durumunda gordugunuzu varsayin; hatta delice bir ruh durumunda... Bundan, kotu bir sonuc cikarmayin...
- Ama biz asil konuya gelelim... asil konuya!
- A! Demek oyle! Bu denli genc bir adam olan siz, sanki saskin bir cocukmusum gibi bana asil konuyu animsatiyorsunuz! Ben aklimi butun butun kacirdim! Dogru soyleyin, beni bu duskun durumumla nasil buluyorsunuz?
Isin ozeti, Ivan Andreyic karisinin onu aldattigindan supheleniyordur. Bu suphe icini kemirmektedir, ancak kiskancligindan utandigi icin, takibinde oldugu kadinin bir baskasinin "surada, Voznesenski Köprüsü'nde bekleyen arkadasi"nin karisi oldugunu soyler. Suc ustu yapmakta yabancidan yardim istiyordur gorunuste. Esasen, icinde kopan firtinalari birine acmalidir.
Ikinci bolumde kiskanc koca Ivan Andreyic karisini basacagina inandigi bir baska mekanda dairenin birine daliverir. Yabanci bir kadinin yatakodasina girdigini fark ettigi sirada kadinin epeyce yasli kocasi da odaya girmek uzeredir. Ani bir kararla kendini yatagin altina atan Ivan Andreyic bir de bakar ki yatagin altinda yalniz degil. Kadinin asigiyla aralarinda yine bir parodi baslar, yasli kocanin agir isiten kulaklarindan cesaretle:
- Beyefendi, biraz oteye cekilseniz ne olur sanki!
- Iyi ki soylediniz! Nereye gideyim sanki? Yer yok ki!
- Amma da acimasizsiniz! Buraya sigisamiyorum. Boyle acikli bir duruma ilk kez dusuyorum.
- Ben de boyle sizin gibi biriyle ilk kez yan yana bulunuyorum.
- Ama, delikanli...
- Susun!
- Susayim mi? Cok kaba davraniyorsunuz delikanli... Sanirim siz cok gencsiniz; ben sizden daha yasliyim.
- Susun!
- Beyefendi, kendinizi yitirmeyin! Kiminle konustugunuzu bilmiyorsunuz siz!
- Karyola altinda yatan bir adamla.
Sohbet devam edip giderken kadinin minnacik kopegi yabancilarin kokusunu alip yatagin altina dogru hirlar. Ivan Andreyic de sinir krizine girerek kopegi bogar ve tabii akabinde ortaya cikmak zorunda kalir. Bereket, yasli adam hosgoruludur, Ivan Andreyic'i birakir. Kiskanc koca evine dondugunde karisini orda bulur, olu kopegi de yanlislikla cebinde eve getirmistir. Dostoyevski ruhen cokmekte olan adami orada birakip oykuyu soyle tamamlar: Kabul edin ki, kiskanclik bagislanmaz bir kusur, hatta bir beladir.
Simdi Ziya, iki asir oncesinin algilariyla yazilan bu eseri sirtlanin biri bugun tiyatroya uygulasa, Ivan Andreyic rolunde talihi kor bir vatandas sahne alsa, oykunun basindaki genci bir kemik torbasi, yatagin altindaki asigi da bir zeytin canlandirsa, senle ben oyunun sonunda hem aglar hem gule hem alkislariz ya ayakta. Iste klasik, o demek. Turnusolun bu olsun.
Paul de Kock
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder