29 Nisan 2009 Çarşamba

Hakan TAŞIYAN – Kaybedenlerin Tanrısı
















...bir emniyet çıkışı..

"Ankara'da bir gecekonduda, sıkıntılarla sürdürülmeye çalışılan bir yaşamın içinde hayata gözlerimi açtı.

13 kardeşiyle birlikte bugünlere geleceğinin hayalini bile edemezdi. Babası müzisyendi.Geçimlerini sağlamak için kenar meyhanelerde veya düğün salonlarında çaldığı klarneti ile çocuklarının nafakasını çıkarmaya çalışırdı.Çocukluğunda Saz çalmaya merak salmıştı. Artık kendini yetiştirmiş aile ekonomisine katkıda bulunmak için babası ile oda düğünlere meyhanelere işe gitmeye başlamıştı.

Kısa zamanda sevildi. Alkışlar ona hayatını değiştirecek kararlarda ivme kazandırmıştı. Kolay değildi . Kalabalık olan ailesinin geçimi için artık bir umut olmuştu. Küçük yaşlardan itibaren müzik ile geçen hayat mücadelesi devam etti Takii Askerliğine kadar. Askerde komutanları ve arkadaşlarına söylediği hasret şarkıları onların desteği ile sonuca ulaştı. Artık kaset çıkarmanın zamanının geldiğine inan sanatçı komutanlarının tam desteği ile kasetini çıkardı.

Tabi bu kadar kolay olmamıştı.

Unkapanındaki tüm kapılar çok sevdiği sanatçı olan Müslüm Gürses' i taklit ettiğine inandıkları için kapanmıştı. Sonunda İstanbul' da aradığını bulamayan sanatçı Ankara' da Sıla Müzik tarafından kasedini çıkardı."Hesabım Bitmedi" adlı ilk kasedi çok tutulmuştu. Artık şöhrete adım atar gibi olmuştu. Düğünlerde daha fazla para alıyordu. Taki "Sensiz İki Gün" adlı ikinci albümünden sonra sanatçı tahmin edemediği patlamayı yaptı.

Bu arada çok eleştiriler aldı. Müslüm Gürses' i taklit ediyor diye. Ama ses benzerliği, efendiliği ile sanatçı Arabesk Dünyasında geri dönüşü olmayan yerini aldı." alıntı ..radyoozan.com
"hakan taşıyan bir idoldür, ayrı bir ruhtur; ondan "etkilendik" diye bahsetmek kendisine bir hakaret, gönüllere düşen bir amansız bir ateştir." alıntı ..İTÜ Forum..

Hagi nasıl karpatların maradonası ise; çinçinin, altındağın johnny cashı olan hakan abimiz ekranda çiftli içip çıkıtıında "kimseye örnek olmak zorunda değilim" dedii zaman hükümdarlıını ilan etmişti.. silah yakalatan, hatır için hala düğünlere giden memleketin tek kara "star" ına selam olsun.

Ozwald

20 Nisan 2009 Pazartesi

Iyi ki öldün Zoetrope

Gecen gece yatarken Maya uygarligi dusuverdi aklima. Mayalar efsane bir kultur. Fakat soruyu tersinden sormak da mumkun: Efsanelerin mayasinda ne vardir? Onu da siz cevaplayin diyorum, lakin yardimimi da esirgemiyorum.

O halde ornegin sinema dunyasindan bir efsaneyi ve yildizinin parladigi ani konuk edelim kezdurene. Olgunluk doneminde Apocalypse Now filmini de ceken F. F. Coppola'dan baskasi degil oykusunden bir kesit sunacagimiz.

1939 Detroit dogumlu Coppola, cocuklarinin sanatci olmasina tum gucleriyle karsi cikan sanatci bir anne babaya sahiptir. Nitekim ciftin basarisizligi bununla sinirli kalmamis, kızlari da aktris olmustur. Rocky'in karisidir, Don Vito'nun kizidir o. Bilemem belki abisi kiyak yapti ama ben rol kesme tarzini begenmistim. Dunyanin en sogukkansiz insani havasini bana verdi.

Iste o Talia'dan ilginc bir sey ogreniyoruz: Francis liseye giderken ilk filmini cekmek icin babasindan para ister ve babayi alir. Kuskun cocugun eline uc bes kurus sikistirarak umudunu yitirmemesini saglayan zat-i ali oturduklari apartmanin kapicisindan baskasi degildir. Iste o kapici ilerde Baba filmini sinemada seyrederken hungur hungur aglasin mi aglamasin mi gururdan? Ben aglasin taraftariyim ama herkesin kendine gore fikri var.

Babasinin meslegi sebebiyle ha bire tasinan Coppola, gittigi okullarda da surekli yeni geleni oynar, ayrica ne lan bu kari ismi tasiyor diye alay ustune alay yer. Zaten hantal, gozluklu, yelken kulakli ve cenesinde Kirk Douglas cukurundan tasiyan (acaba sakal ondan mi), sarkik dudakli, hilkat garibesi bir cocuktur. Anilarinda bircok okula ilk girdiginde utanctan yuzunu kapattigini yazar. Derya gibi bir asagilik kompleksi. Bazen bu cocuklarin acimasiz olmasina cok ofkeleniyorum ama onlar da ne yapsin, insan tabiati bu. Iyi de cocuklar da asiri acimasiz oluyor, insaf ya Hu!

Francis'in cilesi de derya gibidir. 8-9 yaslarinda gecirdigi cocuk felci yuzunden bir sene yataga duser. Bulasici hastaligi oldugu icin zaten bir avuc olan arkadaslarinin hicbiri ziyaretine gelmez. Doktoru artik bir daha yuruyemeyecegini soyler. Babasini ilk kez o zaman aglarken gorur Francis.

Ama oldurmeyen Allah oldurmuyor iste. Coppola tekrar sagligina kavusur, bir ayagi oburunden kisa kalmistir, ancak topallasa da yuruyebilecektir. Film dunyasina girmemi belki de o gunlerdeki izolasyonuma borcluyum, der.

Gun olur devran doner, Coppola henuz hicbir blockbuster' a imza atmadigi halde Kaliforniya filmcilik prenslerinden biri olur cikar. UCLA'de herkes ona tapiyordur, yapimci sirketler de ikiyi bolunmustur, yarisi ona kıl oluyordur, yarisi da hayrandir ama henuz tum dunyanin bildigi bir isim degildir. Iste bu ahval ve seraitte Mario Puzo'nun kitabini yayimlanir.

Once "Baba"yi cekmek istemeyen Paramount, Puzo'nun kitabi satis patlamasi yapinca yonetmen arayisina girer ve bir dolu degaj yer, Coppola'dan da. Iflah olmaz bir Fellini hayrani olan Coppola baskilar karsisinda son kez kankasi George Lucas'a danisir, "Lan manyak, Warner'a olan 300 bin dolar borcunu baska nasil oden?" cevabini alinca mecburen peki der. Tamam, film Coppola'yi dunyanin en unlu yonetmenlerinden biri yapacaktir ama tum saf hayallerinin vücut buldugu, Lucas'la ortak kurdugu Zoetrope Filmcilik de bu vesileyle toprak olur tas olur. Tas olur derken sanat anlaminda tabii, yoksa ticari anlamda voliyi vurmus, halen de vurmaya devam ediyor. Neyse ne diyorduk, sanat ticarete bir kez daha yenilmis olur. Iste boyle olur.

Fakat ticaret de hakiki ticaret yani boru degil. Gosterime girdigi andan itibaren alti ay icinde Baba filmi gelmis gecmis en karli film unvanli Ruzgar Gibi Geciverdi'yi (orjinal ceviri Gecti diyor ama ben boylesini daha estetik buluyorum) tahtindan indirir. Sultan Suleyman'a kalmamis bu dunya Rett! Oyle iki opucukle sonsuza dek olmuyor iste. Keski olsa!

Peki para Coppola'yi bozar mi? Rumble Fish filmine bakiyorum, taa 83'te cekmis, bozmamis diyorum, ama George Lucas'a sorarsan bozmus. Hirs kupu manyagin tekiydi, diyor eski idolu ve ortagi icin. Ben ne mi dusunuyorum? Simdi bir zamanlar kanka oldugun biri hakkinda boyle atip tutan biri yarin benim icin neler demez? Lafim her ikisine. Fakat Lucas da Star Wars'a imza atan, butun hikayeyi garajinda, sagdan soldan esinlenerek diyelim, sanat dunyasinda arak kelimesi hos kacmiyor, tek basina yoktan var eden bir dahi ve deli karmasi, bir buyukusta degil midir? Ben hepinizi seviyorum desem?

Konuyla belki ilgisiz kacacak ama bu adamlar mesleginde zirveye cikarkene altmislarda yatmislerde butun Hollywood'da kokainin basi da Dennis Hopper. Belki de sandigin kadar alakasiz bir boyut degildir Rett. Bos konusmam!

El Patron

8 Nisan 2009 Çarşamba

Şinasi Tekin

Prof. Dr. Şinasi Tekin 1933'te doğdu. Babası Ramazan oğlu İbrahim Efendi, 1917'de Bursa Öğretmen Okulundan (Dârulmüallimîn) mezun olduktan sonra Dursunbey, Balıkesir ve Bursa ilkokullarında öğretmenlik yapmıştır. Şinasi Tekin ilkokulu Bursa'da, ortaokulu ise Bilecik'te (1944-1947) ve liseyi de İstanbul Haydarpaşa Lisesi'nde yatılı okudu. O zamanlar böyle öğrencilere leyli meccanî talebe derlerdi, yani "devletin demirbaş malıdır, dokunmayın!"

1950'de girdiği İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü 1953'te bırakıp Almanya'ya gitti. 1958'de Hamburg Üniversitesinde Annemarie von Gabain'in yanında doktora çalışmasını bitirip yurda döndü. İstanbul'da altı ay süren bir asistanlıktan sonra yeni açılmış olan Erzurum Atatürk Üniversitesine geçti. 1961'de doçent, 1964'te profesör oldu ve Türk Dili ve Edebiyatı bölümü başkanlığına getirildi. 1965'ten vefatına kadarHarvard Üniversitesi'nde akademik çalışmalarına devam etti.

Yayımladığı eski metinlerden en önemlisi İslamlık öncesi dönemlere ait Uygurca Maitrisimit adlı eserdir. Fakat bunun yanı sıra Eski Anadolu Türkçesi dönemiyle de ilgilenmekteydi.

Türk, İslâm ve Orta Asya kültürlerinin ana kaynaklarını yayınlamak üzere Harvard'da kurulan Sources of Oriental Languages and Literatures SOLL serisini eşi Gönül Alpay Tekin ile birlikte idare etmektedir. Bu seriden şimdiye kadar 54 cilt yayınlanmış olup halen devam etmektedir. Bunun yanı sıra Türklük Bilgisi Araştırmaları / Journal of Turkish Studies (TUBA) adlı bilimsel dergiyi, o zamanlar Chicago Üniversitesi'nde bulunan Fahir İz ile birlikte 1977 yılında çıkarmaya başlamış, bir süre sonra eşi Gönül A. Tekin de bu faaliyete katılmıştır. Gene Harvard Universitesi'nde yayınlanmakta olan bu dergi, bütün dünyadaki eski öğrencileri, en yakın çalışma arkadaşları ve özellikle eşi Gönül Hanımın destek ve yardımları sâyesinde hiç aksamadan düzenli olarak çıkmıştır.

Harvard'ın Continuing Education (Sürekli Eğitim Merkezi) bölümüne bağlı olarak 1997 yılında Ayvalık'ın Cunda köyünde başlattığı Harvard-Koc University Intensive Ottoman and Turkish Summer School in Turkey (Yoğun Osmanlıca ve Türkçe) adlı Osmanlıca Yaz Okulu, fedakâr eşi Gönül Hanımın ve bütün çalışma arkadaşlarının destekleri ve de Koç Üniversitesi'nin öğrenci bursu katkıları sayesinde bugüne kadar başarılı bir şekilde devam etmiştir.

Prof.Dr.Şinasi Tekin 17 Eylül 2004'te İstanbul'da vefat etti. Fatih Camii'nde kılınan öğle namazını müteakip Edirnekapı Şehitliği'nde toprağa verildi.

Eserleri

Kitapları

*
Bhidharma-kosa-bhâsya-tikâ-Tattvarthanama-The Uigur translation of Sthirmati's Commentary on the Vasubhandu's Abhidharmako-sastra (1970), New York.
*
Eski Türklerde Yazı, Kağıt, Kitap ve Kağıt Damgaları (1993), (Basıma Hazırlayan: R. Tûba Çavdar), İstanbul : Eren Yayıncılık.
*
İştikakçının Köşesi/Türk Dilinde Kelimelerin ve Eklerin Hayatı Üzerine Denemeler (2001), İstanbul:Simurg Yayınları.
*
Kuanşi im Pusar (Uygurca Metinler 1) (1993), Ankara:Türk Dil Kurumu Yayınları.
*
Maitrisimit nom bitig (1980), Die uigurische Übersetzung eines Werkes der buddhistischen Vaibhâşika-Schule. 1.Teil: Transliteration, Übersetzung, Anmerkungen. 2.Teil: Analytischer und rückläufiger Index.

Makaleleri

*
Buddhistische Uigurica aus der Yüan-Zeit (1980), Teil I:HSIN Tozin oqidta i Nom, Budapest, s.17-142.
*
Eski Türkçe (pdf)
*
Mani Dininin Uygurlar Tarafından Devlet Dini Olarak Kabul Edilişinin 1200. Yıl dönümü Dolayısıyla (762-1962)(pdf)

Kaynak:http://www.ku.edu.tr/osmanlica/stekin.shtml

OzanA