4 Ekim 2016 Salı

Siyahım ve Gururluyum


Siyahım ve Gururluyum 



Wilson Pickett hep mi geç gelir? The Commitments’ın performansını izlemeleri için tüm gece bekledikleri Wicked Pickett tabiki geç gelecektir. Elvis binayı çoktan terk etmiştir ve yine gol değildir.

 Alan Parker’ın yönettiği 91 yapımı The Commitments – Türkçesi ne alaka bir şekilde Gençlik Ateşi olarak çevrilmiştir- tam bir geç gelen mektup efsanesidir.

Tatminsizlikle karışık derin bir hüzünle final yapan filmde, gurubuna tutkuyla sadık gerektiğinde seyirciye dalan davulcusu vahşi Mickah "Don't Fuck With Me" Wallace’in emeklerinin karşılığı böyle olmamalıydı. 

Neyse. İlham İrem’in de dediği gibi. Olan olmuştu.

Başta da belirttiğimiz gibi Wicked Pickett limuziniyle mekana bir hayli geç gelir ve Pickett’in geleceğinden umudu kestiği için mekanı terk eden grubu izlemeden basıp gider. Maalesef umutlar solar gider.

 Roddy Doyle’un eserinden uyarlanan filmde Parker’ın diğer filmlerinde de sıkça gözlenen hüzün kartını cesaretle kullandığını görüyoruz. Parker bizi şaşırtmıyor.

 Aslında gerçek hayatta da Wilson Pickett’ın yapacağı bir şımarıklık olduğu için filmin sonu da Pickett’ı bilenler için şaşırtıcı değil. Pickett’ın hayatı Wicked Pickett lakabını almasını sağlayan bir çok belalı olay ve düzensizlikle doluydu.

Filmin bir sahnesinde saksafoncu Dean Fay küçük çocuklara James Brown’un Say It Loud, I'm Black & I'm Proud şarkısına atıfla siyahım ve gururluyum der. Avrupanın zencileri olan İrlandalıların, özellikle de Dublinli, çıkış yolu arayan bir grup gencin 90’larda hissiyatını daha güzel hangi cümle anlatabilirdi ki.

Ozwaldo