23 Ocak 2014 Perşembe

Yetsin artık dökülen kanlarımız

Şöyle mi öldüreyim, yoksa böyle mi, sorusuna kafa yoran tek canlı insan olabilir mi? Kendini, diğer insanları, diğer canlıları en verimli nasıl öldüreceksin Ziyacığım?

Bu sorunun yanıtlarından olan “ağaç boğma”yı ben de çocukluğumuzun iç burkan romanlarından Fareler ve İnsanlar’ın yazarı Steinbeck’in bir başka eserinden öğrendim. O romanlar ki, şahları Bülbülü Öldürmek’tir.

Bilinmeyen Bir Tanrıya, Steinbeck’in henüz meşhur olmadığı dönemde, ilk eseri Altın Kupa başarısız olduktan sonra kaleme aldığı bir eser. O dönemde paganlığa göz kırpan ender romanlardan.

Öykü, 20. yy.’ın başında Vermont’ta 4 oğluyla yaşayan John Wayne’in, oğullarından biri ve romanın temel karakteri Joseph’a rıza vermesiyle açılır. Joseph ülkenin öbür ucuna, California’ya göçüp bir çiftlik kuracaktır. En doğudan en batıya yani. Güneş gibi.

Joseph’in üzerine yattığı boş topraklar 20 yıl önce ağır bir kuraklık geçirmiştir ve işte o yüzden sahipsizdir. Joseph bakar her yer yeşil, kim bilir bir daha ne zaman kuraklık olur, der, kral da bir meşe görür, onun dibine evini diker.

Bir gün mektupla ölüm haberi gelen babasının ruhunun bu meşeye geçtiğine inanır. Kardeşlerini yanına davet eder, onlar da atlayıp gelirler. Bu noktada kardeşleri açmak lazım. En büyükleri Thomas da Joseph ve babaları John gibi pagan eğilimlidir, hatta hayvanların dilinden anlar. Ailenin tek semavi dincisi olan Burton ise her aynaya baktığında, lan ne pis bir aileye düştük, demektedir adeta. En küçükleri Benjy habire sarhoş olup onun bunun karısıyla yatıp kalkan bir alemcidir.

Zamanla çiftlik iyice büyür, hayaller çiçek açar. Evlenme vaktinin geldiğine inanan Joseph, Marksist babasının baskısından kaçıp yakındaki bir kasabaya öğretmen gelen Elizabeth’i bulup evlenir. Şehirdeki nikah sonrası onu alıp çiftliğe getirir. Eve yaklaşırken Joseph’in içinde kötü bir his vardır, nitekim yardımcısı Juanito, Benjy’yi karısıyla basıp bıçaklamıştır. Joseph intikam almayı reddeder, Juanito utancından uzun bir süreliğine arazi olur.

Bu arada çiftlikte düzenlenen coşku dolu eğlenceler ve Joseph’in meşeyle özel ilişkisi, onunla konuşması, doğan çocuğunu ağaca götürmesi, kestiği hayvanın kanını ağaca akıtması, sofu kardeşi Burton’ı delirtir. Bu işlere bir son vermezsen benim elir kaçar der ve nitekim onun eli bir gün kaçar. Fakat gitmeden numarasını yapar.

Numarası, ağaç boğma. Ağacın kabuğunu böyle bir karış eninde soyuyorsun. Kabuk, yapraklardan köke gıda (şeker) taşıyor. Kabuk sökülünce ağaç açlıktan ölüyor. Burton giderken bunu yapıyor ama hemen fark edilmesin diye meşenin yerin altında kalan bölümüne yapıyor. Babasının o meşede yaşamaya devam ediyor olma ihtimali de onu frenlemiyor çünkü o gizli pagan olduğunu hissetiği babasından da nefret ederdi zaten.

Ağaç öldükten sonra, korkulan büyük kuraklık gelir. Elizabeth yosun kaplı bir kayaya tırmanırken düşüp boynunu kırarak ölür. Mevsimler boyu inadına yağmur yağmaz da yağmaz. Her şey kuruyup giderken Joseph, karısının öldüğü kaya yosununu canlı tutmak için pınardan sürekli su taşır. En sonunda da bileklerinden akan kanla sular onu. Joseph tabiata karışırken yağmur başlar, kuraklık biter.

Romanda, burada tek tek sayamayacağımız çok sayıda pagan mesajı ve eylemi vardır ve hepsi birbirinden farklı derinliktedir. Örneğin Joseph bir gün deniz kıyısında yaşlı bir kaçıkla tanışır. Adam ormanda hayvanlara tuzak kurup, yakaladıklarını da kafese tıkıp her gün batımında birini kurban etmektedir. Thomas adamın ne yaptığını tam olarak bilmediği halde son derece gerilir çünkü hayvanların hislerini okuyabiliyordur. Fakat Joseph adama sıcak davranır, onun dini de budur, diye.

İnanç dinden büyük olabilir Ziya. İçten gelir zira, din gibi dıştan değil. İnanç uğruna ne güneşler batırdı insanoğlu, ağaçları, hayvanları, insanları katletti. Barbar Conan, Thulsa Doom’un kellesini tapınağın zirvesinde, binlerce müridinin önünde uçurduktan sonra merdivenlere oturup bir oh demişti, bilmem hatırlar mısın. Sigara olsa o çağda, yönetmen Arnold’un eline bir de sigara verecekti. Yanlış anlama, din düşmanı değil Conan, o da Crom’a inanır. Ama laik bir yaşam tarzı sürdüğünü söyleyebiliriz sanırım.

çük Edip Serkutio di Marco