6 Mart 2010 Cumartesi

Sabriye Kiymet

Olum bir yolculuksa bavulunu topla Ziya. Hipnozda hastalarin cocukluguna giden psikanalistlerden esinlenerek yine hipnozla dogum tarihi oncesine cikilan ekminezi yolculugu ruhun seyahat ettiginin ispati olabilir mi, ha?

Dickens'in vefatiyla yarim kalan son romani "Edwin Drood'un Sirri"ni bire bir onun diliyle tamamladigi soylenen Thomas P. James'in bahsini mutlaka duymussundur. Pekala, bu arkadas ucuz bir taklitci olsa Sherlock Holmes'un yaraticisi Sir Arthur Conan Doyle'un kafasini karistirabilir miydi dersin?

Peki ya Sabriye Kiymet'e ne demeli? Siz hic roman yazan bir ruh duydunuz mu dostlar? Hem de oyle bir iki degil, tam bes roman yazan bir ruh. Yaa...

Oykumuz 1883'te ABD'nde dogan Pearl isimli bir kiz cocuguyla baslar. 24 yasinda evlenerek Curran soyadini alan Inci'nin evliliginin ilk yillari gayet banal gecer. Taa ki 1913 yilina dek. 8 Temmuz 1913 yilinda denizin ote yakasinda 1649-1694 yillari arasinda yasadigini soyleyen bir ruh onu ziyarete gelir. Adi Patience Worth'tur. O gunden sonra Patience, Pearl'un agzindan konusur, siir okur, oyku ve romanlar dahi yazar. Bunlar icinde en meshuru olan The Sorry Tale, bazi uzmanlara gore Hz. Isa'nin oykusunu en iyi anlatan romandir. Elbette eser 19. yy. Amerikan diliyle degil, 17. yy. Ingiliz diliyle yazilmistir. Ve tahmin edilecegi uzere okuldan terk vasat bir vatandasin kapasitesinin uzerinde bir entellektuel duzeydedir.

O yillarda vaka giderek yaygin bilinir hale gelir, cesitli bilimadamlari tarafindan mercek altina alinir. Tabii skeptikler Pearl'in dersine iyi hazirlanmis bir sahtekar oldugunu ileri surmektedir. Bu iddialar elbet Patience'in da kulagina calinir. Bir gun kafasi atar, yetmisbin kelimelik epik bir siir yazmaya koyulur. Oxford Universitesi'nden Prof. Schiller bu eserde kullanilan kelimelerin 1650 yili Ingilteresi lisaniyla yazildigini teyit etmenin yani sira boyle bir siir yazabilmek icin insanin butun omru boyunca 17. yy. dili ile ugrasmasi gerektigini de vurgular. Profesore gore edebiyat dunyasi katiksiz bir filoloji mucizesi ile karsi karsiyadir.

Konunun giderek merakli bir hal almasi her branstan bilimadamini miknatis gibi ceker. Inci yaklasik 20 yil boyunca basta psikoloji uzmanlari olmak uzere cesitli doktorlar tarafindan incelenir. Gunler, haftalar demiyorum, 20 yil diyorum. Inancsizlarda birinin aklina gelen bir fikir dogrultusunda gunun birinde Sabriye Pearl'un agzindan konusurken dogaclama bir deneye tabi tutulur. O anda toz konulu bir siir yazmasi rica edilir. Sabriye'nin hic tereddud etmeden okudugu siirden bir alinti kezdurenlere sunulur:

Toz, toz, toz, krallarin maddesi,
Dogunun silahi, kirlarin külü,
Delilerin ayaginin altindaki balcik,
Solmus guller, curumus yapraklar, cökmüs
Saraylar, insanlarin umidi ve korkusu,
Nesillerin gozyaslari, tum insanligin eti.
Toz, toz Tanri'nin elinde bekliyor,
Birlesip yaratilmayi.
Toz, toz, toz - yarinin dogmamisinin,
Toz, toz - dunun olmusunun.

Liseyi dahi bitirememis birinin Pulitzer odulu almasi normal midir Ziya? Cevabini bildigin sorulari bana sorma diyeceksin belki. Gel gor ki, evren eliptikse iki nokta arasindaki en kisa yol bir dogru degil bir egridir diyor eloglu. Kendini Patience'in yerine koy simdi. Ruhun seyahat ettigini goren goze ispat etmek istesen, Pulitzer odulu alacak bir edebi eseri dile getirmek uzere bir dahiyi mi secerdin, yoksa bir cahili mi? Normal hangisi oldu simdi guzel kardesim? Bavul topla diyorsam bir bildigim var herhalde.

Acele et demiyorum, o ayri. Ama bavulun yoksa mesela, eksikligini duyuver bir zahmet.

Bukacinci Henri