27 Temmuz 2009 Pazartesi

St. Karabasan

Bir zamanlar Anadolu Grubu'nun sürgündeki veliahti oldugunu soyleyen bir arkadasimin bir oda bir salon evindeki uc dort kitaptan birinde rastladim kabussal figurler sahi Hans Ruedi Giger'in hayalgucune. Meger yollarimiz Alien serisi vesilesiyle coktan kesismismis. Bu meger kelimesi de dilimizin en guclu ve cevirisi zor ifadelerinden biridir, atlamayalim.

Resim sanatinda gercekustucu akimin yasayan belki de en buyuk ismi olan Giger bu ekolun en meshur ismi merhum Salvador Dali ile tanismak serefine de nail olmustur olmasina ama san sohret dedigin gailede efervesan tablet.

Gercekustuculuk deyince dur bir mola ver. Bu sanat, edebiyat ve felsefe akiminin babasi Andre Breton olarak anilir, dogrudur. Peki dedesi kim olabilir, bunu da dusunmus muydunuz? Kezduren'e Ozan'dan dahi once giris yapan biri var, o iste, hayat kadinlarinin beyaz atli prensi Isidore Ducasse. Hani bir baska Fransiz butun yollar Roma'ya cikar diyor ya. Kim mi dedin? Lille'li Alain, oldu mu, tamam mi? Zorlamayalim bazi seyleri.

Neyse efendim, Isvicre'nin Graubünden kantonunun merkezi Chur'da 1940 yilinda dunyaya gelen Giger agir katolik etki altinda cekingen bir cocukluk gecirir. Ic mimar cikan Giger'in ilk evliligi intiharla ikincisi bosanmayla sonlanir. Buyuk ihtimal cocuklugundan baslamak üzere halk arasinda karabasan olarak da bilinen, benim de bir donem muzdarip oldugum uyku felcinden cok ceker. Lanet mi, ihsan mi, diye soracaksin belki Ziya. Lanet de Tanri'dan ihsan da, diyorum, buyur bakalim.

Giger'in Viyana Fantastik Gercekcilik Okulu ile etkilesim icinde gelisen sanati Biomekanik temali resim, heykel ve mobilya figurlerinde serpilir. Sanat cevrelerinde yanki uyandiran ilk cikisi Necronomicon kitabidir. Bu eserin isim babasi Amerikali yazar H. P. Lovecraft orjinal adi Kitap Al-Azif olan gizemli kitabi 1001 Gece Masallari'ndan esinlenerek yarattigi Cilgin Arap lakapli Abdul Alhazred karakterine yazdirir. Kitap Ktulu mitinin bir parcasidir.

Giger'in Necronomicon adini verdigi eserindeki yaratik motifleri Alien serisinde kullanilan uzayli konseptiyle Oscar odulune layik gorulur. Artik sokaktaki adamin dahi bildigi bir isim olup cikmistir diyelim. Dune ve Alien filmlerinin yaninda muzik dunyasinda da basvurulan sanati zamanla Emerson Lake Palmer'dan Dead Kennedys'e, Debbie Harry'den Celtic Frost'a cok sayida album kapagi, poster, vesair gorseli genc kitlelerin yatak odasina mihlar. Ibanez Iceman serisinde yer verilen bir de yine Biomekanik temali gitar modeli tasarlamis kendisi. Zaten aldigimiz bir duyuma gore artik daha cok üc boyut calisiyor, yani resimden ziyade mobilya, gibi.

Giger tarzina doyamayanlarin ugrak yeri olma amaciyla acilan uc bardan NY ve Tokyo'dakiler cesitli sebeplerle sonradan kapanmis, memleketi Chur'daki ise halen faaliyette. Hastasiyim diyenlerin kendini yalniz hissetmemesi icin acilmis kapitalist bir rehabilitasyon merkezi mi dersin? Ben mi? Ben cekinirim oyle seylerden. Zaten yaratimi kabussal, bir de icki ictin mi, anlatabiliyor muyum? Muzesi de var, oraya git ayik kafayla gez, ona varim.

Gelecek yil 70 yasina girecek olan sanatci gozlerden uzak, sade yasamayi seviyor, fazla konusmuyor, sanatini aciklamiyor, bilgisayar kullanmiyor, hayatinda internete girmemis, yeni nesle tavsiyesi, bol bol kitap okumasi, orjinal olmaya calismayip eski ustalari adamakilli incelemesi. Ayrica yabanci dil ogrenin, sabah erken kalkin, bol bol fotograf cekin, hastane acil servislerinde sekiz saat gecirin, siyaseten dogru insanlardan uzak durun, yerlere cop atmayin, satranc ogrenin ve aman diyeyim anne babanizi ziyaret etmeyi ihmal etmeyin gibi cok sayida ogutu de var.

Kimisi karabasanini icine atar, kimisi de tutar kolundan sanat yapar. Gun gelir, kimselere acilamayan dertlerin anonim pencereleri olur yarasi. Kim ki gozyaslarini kendine saklamamis, opulecek el, alinacak riza ondadir.


Cilgin Arap Serkan

10 Temmuz 2009 Cuma

Ofelas

Cennetin Dogusu'nda Jimmy var. Avrupa'nin dogusunda da Sami var dersem civittigimi dusunmenizi istemem.

Bin yillik bir oyku bu. Ama oykuye girmeden evvel gelin isterseniz sahneye bir bakis atalim. Zira sahne belki de oykuden muhim.

Iskandinavya'nin en kuzeyinde birkac ulkeye bolunmus bir irk var. Yaygin tabirle Lapon olarak biliniyorlar ama aslinda bu Iskandinav ulkelerinin onlari kucultmek icin koydugu bir isim. "Pacavrali" diye cevrilebilir dilimize. Kiyafetleri uzerinden bu halki asagilamak icin uretilmis bir sozcuk. Esas isimleri Sami. Kucuk dusurme durtusunun kokeninde asimilasyon yatiyor. Zorla Hristiyanlastirilan, zorla Avrupalilastirilmaya calisilan yabani bir halk. Cagdas literatur bu tip toplumlara 4. Dunya adini vermis, yani modern kosullardan uzak yasayan, avciliktan gecinen, gocebe, ilkel.

Bir iddiaya gore Ispanya'daki Bask toplumu ile ortak genetik mirasa sahip Sami halkinin dunyada bir tane meshur temsilcisi var, o da Renee Zellweger (ana tarafindan). Bugunku Norvec, Isvec, Finlandiya ve Rusya topraklarinda ikamet eden toplam 100 bin kisiler. Ozgun dinleri samanizm, dilleri Fin ve Macar dillerine benziyor(mus). Bu resim bana bir sey cagristirdi, bilmem sizler odun gibi yasayip gidiyor musunuz... Kuraklik desem, Kavimler Gocu desem, Tarkan desem, Kuzmo desem, Mars'in Kilici desem? Yapmayin, etmeyin.

Pekala simdi de filme donelim. Turkce "Kilavuz" anlamina gelen Ofelas Sami dilinde cevrilen ilk film. Bir de baktim ki 1987 yilinda yabanci dilde en iyi film dalinda Oscar'a aday olmus, ancak kaybetmis. Kazanan filmin adi da Babette'in Soleni. Adi gibi sacma oldugunu tahmin ederken Danimarka filmi oldugu gozume carpinca bir durakladim. Yine de sacma olabilir tabii. Yeri gelmisken buradan Danimarka sinemasina alkis tutmak isterim. Misal Flickering Lights filmi, veya Cin'de Kopek Yiyorlar veya Adem'in Elmasi.

Ofelas'in oykusune donersek, bu film ailesi Chud'lar tarafindan hunharca katledilen genc Aigin'in oykusunu anlatiyor. Chud denen tipler, baris icinde avcilikla falan gecinen Sami halkini oldurup mallarini calmayi erdem sayan birtakim eskiyalar. Tarihte gercekten de varlarmis ve bir iddiaya gore Rus devletini bundan sittiyn asir once kuranlar da bu Fin asilli kaba kuvvet sevdalilari. Chudlar coluk cocuk demeden olduruyor, cunku butunle olan baglarini unutmuslar, buraya virgul koyuyorum.

Aigin evinin basildigini, ailesinin olduruldugunu gorup kacar ama Chud'lar da pesine duser. Yarali bir sekilde bir koye siginir. Bu koy halki da ayi avina cikmistir. Ayi kutsaldir, onu olduren avciya uc gun ciplak gozle bakmak yasaktir. Basparmaginizla isaret parmaginizi birlestirdiginizde ortaya cikan buyuklukteki ozel bir metal halka var bu koyde, onu gozunuze tutarak onun icinden ayiyi olduren avciya bakabilirsiniz. Birden fazla kisi konusmak isterse halkayi elden ele dolastirmak gerekiyor.

Neyse bu defa ayiyi koyun samani oldurur. Saman ayrica kutsal beyaz ren geyigini de ucuncu defa gorur. Bu emare onun olum zamaninin geldigini mujdeler. Saman bizim Aigin'i halefi ilan eder, ona darbukasini verir. Aigin'e biraz akil da vermeye calisir ama oglan daha cok toydur tabii. Intikam hirsin hepimizin bir butun oldugu gercegini gormene engel olmasin, mesajini vermeye calistiginda Aigin, ne butunu, ben bir sey goremiyorum der. Saman bunun uzerine Aigin'in agzini burnunu kirmaz ama eliyle kapatir ve nefessiz kalan oglana, havayi da goremiyorsun, ukalaligi birak da soz dinle, der. Aigin de kutsal ren geyigini ilk kez gorur. Bu da onun saman olmasi gerektiginin isaretidir zaten. Geyigi goren toplam uc kez goruyor.

Aigin'in Chud'lar geliyor uyarisi uzerine koyluler daha buyuk bir yerlesim merkezine dogru kacarlar. Umutlari, o yone giden yoldaki buyuk daglardan inen patikayi Chud'larin bulmasinin zor oldugu uzerine kuruludur. Ancak samani oldurup Aigin'i esir alan Chud'lar onun kilavuzlugunda dagdan asagi inen tek yolu bulmaya kararlidir. Bir basina Aigin 20-30 tane Chud'u eksi bilmem kac bin derecedeki daglardan asagi indirecegine soz verir ama sag salim indirecegine soz vermemistir. Intikam soguk yenen bir yemektir lafi bu film icin yazilmis olabilir, ama bu da cok soguk canim. Yani bu filmi seyrederken boyle kakao gibi sicak bir sey icesiniz geliyor.

Serkan der ki, haritayi acip bakmali, nerden geldik, nereye gidiyoruz. Cografi olarak Avrupa'nin en dogusunda, Istanbul'dan da doguda Samiler var. Tum dogulular gibi hor gorulmus Samiler. Ama devran donuyor iste. Batidan doguya dogru donen devran her yeni gun fisildiyor duyan gonullere: Ex oriente lux.


Serkan Taylan

1 Temmuz 2009 Çarşamba

anarsi in the danimarkey

Kopenhag'in eski savunma duvarlarinin orda bin kadar nufuslu bir koy var, uzakta. O koy bizim koyumuzdur.

Christiania'yi ben ilk kez 7 sene once duymustum. Kopenhag'a gocen bir arkadasin arkadasi bu saka gibi hadiseyi vicdanlarimiza carpmisti. Insaf!

1971 yilinda bir seher vakti askerlerin terkettigi kisla bolgesine uzun sacli birtakim tipler yerlesir. Cik cagrisina uymazlar, bura bizim oldu derler ve olur. Bizim derken kimse oturdugu mulkun sahibi degil, kira yok, evsahibi yok. Bunlar gercek anlama mumkun oldugunca yakin derecede anarsist bir grup insan. Danimarka'dan bagimsizliklarini ilan ederler kendilerince. Danimarka da kime ne zararlari var der basta ve bugune dek ilismez bunlara.

Anarsiye yakin dedik ya, Christiania aslinda kendi para birimi, kurallari ve bayragi olan bir topluluk. Bayragi kirmizi zemin uzerine yan yana uc sari noktadan olusur. Bu noktalar Christiania kelimesindeki i noktalaridir.

Polisi yoktur, bir suc islendiginde toplanip ceza verirler. En agir ceza Christiania'dan atilmaktir. Ceza tespiti disinda, ortak isler ve Danimarka ile pazarlik vesilelerinde meclisvari toplanirlar. Pazarligin temel konusu su ve elektrik hizmetleri icin belediyeye odenecek mebladir.

Temel kurallari arasinda siddetin reddi, silah yasagi ve agir uyusturucu yasagi yer alir. Alkol agir uyusturucu kategorisinde gorulmez. Esrar ve hashas serbesttir, devlet tarafindan da tolere edilir. Cafelerde ragbet edilen urunlerden basinda space muffin tabir edilen kafa yapici kek gelir. Genelde uzun sacli, sportif tipler ve ciplak gezenlerin sayisi da az degil.

Christiania'da park halinde 100 kusur motorlu arac bulunur, baskaca arac girisi yasaktir, esrar satilan yerlerde resim cekmek de yasaktir. Postaci girisi de yasak, postaci mektuplari kapida birakip gidiyor. Her yil bu kurallara uyan 1 milyon kadar turist agirliyor Christiania. Turistler randevu ile dusuk bir mebla karsiligi bolgeye giriyor. Basin daha pahali.

Donem donem devletin tepesi atar, gider orada imar inisiyatifi sergiler. Bu sebeple iki yil once yiktiklari tarihi bir binanin aynisi yerlesikler tarafindan aynen tekrar insa edilmistir. Yikma gerekcesi: Hayati tehdit ediyor. Yeniden dikme gerekcesi: Hayat benim hayatim.

Ancak tabii bu is kac nesil gider kimse bilemez. Gecen ay ilgili mahkeme Christiania'nin bosaltilmasina karar verdi. Zannediyorum konu temyizde, ama Danimarka bu gercek olamayacak kadar guzel hadiseyi bitirmeye kararli.

Kimin kazanacagini zaman gosterecek. Neticede Christianitler boru bir ahali de degil. Bircogu koyun disinda calisiyor ve devlete vergi veriyor. Danimarka kulturu bu renkli sayfasini kitabindan silecek mi, merakla bekleniyor. O zamana dek Sistem ile Kaybedenler Cenneti aralarindaki husumeti futbolla cozuyorlar. Evet, yilda bir kere beyaz formali polisler bir tarafta, sari kirmizi Christianitler karsi tarafta bir stadyumda maca cikiliyor. Mac iddiali, her iki tarafin kazandigi seneler var, iddia baki.

Bu isler boyledir ama, soyleyeyim onu. Kaybedenler Cenneti ile Kazananlar Cehennemi kaplan ve ejderha gibidir. Birbiri icin sukrederler sonsuzluga. Nerden mi biliyorum? Bu da soru mu simdi...


Sonsuzlugun Kapicisi Serkan